Eklenme tarihi: 26/10/2022 – 10:05

Son güncellenme tarihi: 27/02/2023 – 0:57


NEFRET ETME!

Merhaba, değerli okurlarım

Bugün sizlerle ‘’nefret etmek’’ hakkında konuşmak istiyorum.

Neden bazı insanlar her şeyden ve herkesten, nefret eder?

Neden her şeye olumsuz bakar?

Her şeyi eleştirir? Neden hep başkalarına kin kusar?

Neden üretmeyi sevmez?

Bu insanların amacı; tüketmek, hakaret etmek, zarar vermek ve kendi çevresindeki insanları aşağı çekerek yükselmektir.

Kendisi yukarı çıkmak isterse kendinde yükselmek için gerekli bilgi, beceri ve çaba olmadığı için ancak yukarıdakileri aşağı çekerek bu amacına ulaşmak ister. İnsanlar bundan ne tür bir zevk alıyor olabilir hiç düşündünüz mü?

Oysa yukarıda herkese yer varken.

 

Değerli okurlarım;

 

Zamanın birinde çiftçinin biri tarlasında çalışırken birden bir ses duymuş: ” Ne dilersen dile vereceğim sana. Ama komşuna da iki katını vereceğim.”

Düşünmeden hemen cevaplamış: “Bir gözümü kör et!” İşte değerli okurlarım bu insanlardan her yerde var. Nefret süngerleri gibi, tüm nefreti emerler ve yeri geldiğinde emdikleri bu nefreti üzerinize boca etmek için pusuda sizi beklerler.

İşin en kötüsü de ne biliyor musunuz? Bu insanların çocukları da bu nefreti emiyor ailelerinden. Hem de tamamını… Sonra çocuk okulda kavga edince:” Allah Allah” diyorlar “Nereden öğreniyor bu çocuk kavga etmeyi” diye de yakınıyorlar.

Kimden öğrenecek, senden öğreniyor.

Senden ne görüyorsa, onu yapıyor. Çocuklar ailenin aynası. Evde ne görüyorlarsa onu yansıtıyorlar etrafına.

 

Nelerden nefret ediyoruz peki?

 

Bizim gibi olmayanlardan.

Bizim gibi düşünmeyenlerden.

Bizim gibi giyinmeyenlerden.

Bizim gibi konuşmayanlardan.

Bizim cemaatten olmayanlardan.

Bizim partiden olmayanlardan.

Bizim memleketten olmayanlardan.

Hadi buraya kadar normal diyelim.

Peki, zengin birinden neden nefret ediyoruz?

Peki, zengin birinden nefret ettin hadi başarılı birinden neden nefret ederiz?

 

“Diğer insanlardan nefret etmenin bedeli kendini daha az sevmektir.” der. Eldridge  Cleaver.

 

Yapmayın hocam abartıyorsunuz o kadar da değil.

 

Peki o zaman, bizim görüşten olmayan herkes kötü mü?

Bizim gibi düşünmeyenler onlar da mı kötü?

Bizim gibi giyinmeyenler, hele onları sokakta gördüğün zaman “Şu soytarılara bak” dediğini duymayan kalmıyor.

Bizim gibi konuşmayanlar onların da mı hepsi kötü? Kürtçe konuşan herkes “terörist” mi yani? Ya da lazca konuşan “öteki”?

Ha bir de bizim cemaatten olmayanlar var. Onlar zaten direk cehennemlik değil mi?

Ortaçağ Avrupa’sındaki gibi cenneti parsellemişiz bizim gibi düşünmeyen, yaşamayan, giyinmeyen herkese cennetin kapılarını kapatmışız.

Ahhh ahhh hele birde bizim partiden değilse … söz söylemeye bile hakkı yok değil mi? Ne söylerse söylesin önemli olan kimin söylediği. Eğer aynı mahallenin ideolojisine sahip değilsek konuşmasına bile tahammül edemiyoruz insanların.

Bizim memleketli değilse zaten insan bile değil öyle mi?

Bu örnekler çoğaltılabilir öteki olmak birçok insan tarafından nefret edilmek için başlı başına önemli bir sebep.

Unutmamak gerekir ki, bu ayrımların manevi vebali bir gün mutlaka sorulacaktır. O masum insanları ayrıştıran, onlardan nefret eden ve ettiren, kişiler layüsel insanlar değildir. Onlar da ne kadar yaşarsa yaşasın, bir gün ölecek, o zaman da yaptığı her eylemin hesabını mutlaka verecektir.

Mehmet Akif der ki;

“Fakat bu maskaralıklar devam edip gidemez.

Adam benim neme lazım demekle iş bitmez.”

Onun için ne nefret etmeliyiz, ne de nefret ettirmeliyiz.

Sör Walter Ralegh:”Nefretler, şefkatin önleyicileridir.” der. Nefret tohumu ekilen toplum, devlet, insanlık bir dünya cehenneminde yaşamaya mahkumdur.

Peki, bu nefret atmosferine karşı bizim ne yapmamız gerekir?

İnsan olarak iyi olmaya çalışmanın yöntemleri nelerdir?

Zarar vermeyen kişi mi iyidir?

Karşısındaki ne isterse ona uyum sağlayan, boyun eğen kişi mi iyidir?

Sen ne istersen onu sana yansıtan mı iyidir?

Hayır, hayır güzel insan!

İyi insan olmak yürek ister.

İyi insan aklından hiç kötülük geçirmeyen, saf insan değildir. İyi insan, her şeyin farkında olup, iyiliği tercih edendir.

Peki, biz neden bu hale geldik? Hiç düşündünüz mü?

 

Nefret satmak bizim işimiz değil o politikacıların işi. Onlar seviyorlar bunu. Çünkü kimse dönüp onlardan nefret etmesin istiyorlar.

Sadece politikacılar değil; Başarısız anne baba da çocuklarını başka şeylerden nefret ettiriyor.

Nefreti sana satan televizyon suçsuz mu? Şu televizyon ekranlarında özellikle bazı kişilere şirin gözükmek için nefret pompalayanlar neden denetlenmiyor?

Çünkü nefret, bir ekonomi silahıdır. Nefreti oluşturmak ve yönlendirmek para getirir.

Bu yüzden devletler, toplumlar, insanlar suni bir şekilde birbirinden nefret ettirilir. Sistemin devamı için bu gereklidir.

Ülkeler için hep bir düşman gereklidir. Toplum içinde de gruplar birbirine hep düşmanlaştırılmıştır. Böylece insanlar kendilerine öğretilen düşmanlar vesilesiyle daha rahat yönetilirler, sorgulama ve bir şeyleri değiştirebilme güçleri kırılır.

Kısacası nefrete karşı insanlık olarak panzehirimiz “SEVGİ”dir. Ancak sevgiyi yayarak bu kötü nefret atmosferinden kurtulup dünya da bir cennet inşa edebiliriz.

Sait Faik’in diliyle:

Güzellik kurtaracak dünyayı, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”

Değerli okurlarım; Sizlere Can Yücel’in sözleriyle veda etmek istiyorum.

’Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü’’ diyor. Sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

 

Sevgiyle kalın…

Hoşça kalın…

 

Eğitimci-Yazar Soner Atabek

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir