Eklenme tarihi: 03/11/2022 – 10:08

Son güncellenme tarihi: 27/02/2023 – 0:57


KAFESTEKİ İNSAN

 

Merhaba değerli okurlarım

 

Bugün sizlere kafesler de yaşayan insanlardan bahsetmek istiyorum

 

Norveç’te yengeç avı açık denizler de yapılır ve o kadar kazançlıdır ki Norveç deniz ürünlerinden, Petrol gibi gelir elde eder. Sadece üç ay çalışan bir kaptan 200.000 dolar kazanç sağlayabiliyor. Bu bilgi belki işinize yaramaz ama bu kaptanların tecrübeli olduğu bir konu var. Bir tür yengeç var ki, bize ders veriyor. Yengeç avcılığı deniz tabanına bırakılan kafesler ile yapılır. Yengeçler yüzmez, doğal olarak deniz tabanında yürürler ve kafeslerin içine konulan balık parçalarını görüp kafese girerler ve o kafesten çıkmak zordur yengeç tutsak olduğunu anlayınca pes ediyor. Üstelik diğer kendi cinsinden bir yengeç çıkmaya çalışırsa onu tutuyor. Hatta ona zarar veriyor. Bu olay bilim adamlarının da dikkatini çekiyor ve laboratuvarlar da incelemeye başlıyorlar. Görüyor ki tutsak olan yengeçler, kaçmak isteyen yengeçlerin kolunu bacağını koparıyor.

Bu bilgiyi niye öğrendiğimize gelelim.

Benim de dikkatimi çekti, şöyle bir bakınca adeta kafesler ülkesi olmuşuz. Çocukluktan başlayarak insanları kafeslere yerleştirmeye başlamışız.

Bir çocuk eğer bir dersten zayıfsa hemen onu tembeller kafesine yerleştirmişiz.

Biraz büyümüş solcular kafesine koymuşuz ya da sağcılar kafesine koymuşuz.

Başı açıklar kafesine ya da başı kapalılar kafesine koyuyoruz.

Yetmiyor cemaatler kafesine yerleştiriyoruz.

Yetmiyor siyasi kafeslere koyuyoruz.

Sonra da o kafeslerden çıkmasına bir daha izin vermiyoruz.

Adeta medyadan başlayarak, sosyal medyada dâhil olmak üzere kafeslerin içerisinde yaşayan insanları çıkmaya çalışan olursa paramparça ediyoruz.

 

Değerli okurlarım;

 

Medya insanlığa hiçbir faydası olmayan hiçbir yararı olmayan programları saatlerce işliyor ve insanların beynini adeta uyuşturuyor.

Araştırmasını, geliştirmesini, sorgulamasını engelliyor.

Yemek programlarından tutunda evlendirme programlarına varana kadar örfümüzü adetimizi geleneğimizi ve göreneğimizi ve bize hiçbir faydası olmayan programlar, diziler gün boyu işlenip gidiyor.

 

Değerli okurlarım ;

 

Bizleri sürekli bir kafesin içine yerleştirmeye çalışıyorlar.

Bugün bir fikir beyan ettiğin zaman hemen sen solcusun ya da sen sağcısın kafesine koyuyorlar. İllaki bir kafese yerleştiriyorlar.

O kafesin içerisine girdikten sonra bir daha o kafesten çıkartmıyorlar.

 

  • Hiç düşündünüz mü?
  • Siz hangi kafesin içerisindesiniz?
  • Yıllarca hangi kafesin içerisinde kaldınız?
  • Ne zaman çıkmaya çalıştınız?
  • Çıkmaya çalıştığınızda başınıza ne geldi?

 

Değerli okurlarım;

 

Ülkemizde grupların çok büyük önemi vardır insanlar adeta büyük gruplara girmek için çaba sarfederler.

Bu siyasi gruplar olur, cemaat grupları olur onun için hiç fark etmez o grubun büyüklüğü onun için yeterlidir.

Orada bir aidat duygusu vardır ve girdiği zaman bir dahada çıkamaz zaten.

Bu gruplar da insanların adeta beyinlerini yıkayarak gelişmesini araştırmasını, sorgulamasını engeller.

Eğer içlerinden biri sorgulamaya, araştırmaya başlarsa hemen parçalamaya başlarlar.

BU GRUPLARA GİREREK KÖTÜ GİDEN GİDİŞATI DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR…

Bu grupların tamamının amacı; Sağcı diyerek, Solcu diyerek şucu bucu, siyah, beyaz, aydın, yobaz diyerek, insanları kafesleyerek sömürmektir.

Birbirleriyle her türlü iş birliğine girip kafestekiler anlamasın, insanlar uyanmasın diye de gözümüzün içine baka baka kayıkçı kavgası yaparlar!…

Senin duymak istediğin ne varsa yüksel perde den söylerler!..

 

Değerli okurlarım;

 

Saf olan bizim milletimiz hepsi bu!

İnsanlar o Kafeslerden çıkmadığı müddetçe bu devran hep bu milletin aleyhine dönecektir.

Yıllardır kafeslere koyularak, aldatıldık, kandırıldık, sömürüldük, bunu o beynimize kalın harflerle yazmak lazım!

Bu kafesleri koyanların hiçbiri kafeslerde yaşayan insanların faydasına hiçbir eylemde bulunmamıştır.

Bunlar sadece bizim sizin duymak istediğimiz sözleri söyleyerek kendilerine ve yandaşlarına alan açıyorlar.

Bu vatanın sınırlarında her gün o kafesteki insanlar ölüyor bu vatanın en garibanları o kafeste yaşayanlar bu vatanın en saf ve sömürülen insanları biziz o kafesteki Türkleriz.

Bunlar birbirlerinin ayıbını örter, bunlar söz konusu Türkleri kafeslemek olduğunda iş birliği yaparak bizim gözümüzün önünde sadece kayıkçı kavgası yaparak işi sulandırırlar.

Bunlar Bukalemun bunlar her kılığa girerek kafesin içinde ne var yok alırlar.

Bunlar için vatan ve millet söğüşlenecek birer kek! Demek.

Bunların biri Allah der, diğeri Atatürk der, başkası Sosyal devlet der. Bir başkası Adalet der.

Bizi kafese sokan Şeytanlardır.

 

Değerli okurlarım;

 

Avrupa da gelişmiş ülkeleri incelediğimde grupların hiçbir öneminin olmadığını gördüm.

İki kişi bir araya geldiğinde bir yazılım icat edip dünya ya yazılım satıyorlar. Teknolojiyle, bilimle, akılla hareket ederek dünyayı yönetiyorlar.

Bizler ne yapıyoruz?

Kafeslerin içinde birbirimizi parçalıyoruz.

Bizler muasır medeniyetler seviyesine çıkmak istiyorsak

Kendimizin gelişmesini istiyorsak

Ülkemizin gelişmesini istiyorsak

Bizim derhal bu kafeslerden kurtulmamız lazım.

Bu kafeslerden çıkmamız lazım

Muasır medeniyetler seviyesini yakalamamız için bu kafeslerden kurtularak ulaşacağımıza inanıyorum.

 

Bu konu da Cemil Meriç’in güzel bir sözü var

Türk insanının en büyük noksanı siyasî düşünceye gözlerini kapamış olmasıdır. Bütünü bilmediğimizden ya sloganlara esir olduk ya ideolojilere köle.

 

Esir miyiz? Köle mi? Sorgulamak lazım.

 

Özdemir Asaf ise; üç denklemden söz eder

İnsan parasını kaybedince fakir, özgürlüğünü kaybedince esir, aşkını kaybedince şair olurmuş, der.

 

Sizlere Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözüyle veda etmek istiyorum

 

“Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”

 

 

Hepinize teşekkür eder.

Kafeslerden kurtulmamız dileğiyle…

Sevgiyle kalın…

Hoşça kalın…

 

Eğitimci – Yazar Soner Atabek

About Author

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir